Katılımcı bir demokrasinin temelleri: Geleceği birlikte inşa etme iradesi.

Yeni kurulan ve Cumhuriyetçi bir rejim tercih eden devletin en temel ihtiyacı; temeli sağlam atılmış bir demokratik yapıdır. Öyle ki Ülkemizin Kurucu lideri M.Kemal ATATÜRK, 1923-38 seneleri arasında çok partili dönemi bizzat kendi istedi ve muhalefete parti kurulması için çaba gösterdi. Ancak bu durum Kazım KARABEKİR tarafından kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın (TCF) üyelerinin 1925 senesinde başlayan Şeyh Sait ayaklanmalarına katılması ve destek vermesi ve bir madde gerekçesi ile kapatıldı. Daha sonra 1930 senesinde bir deneme daha yapılmış lakin Atatürk döneminde çok partili düzene geçiş yapılamamıştır. Sene 1945 olduğunda Milli Kalkınma Partisi (MKP) kurulmuş, Türkiye’nin çok partili sisteme geçişi tamamlanmış ve Cumhuriyet Halk Partisi 1950 seçimlerinde iktidar, demokrasiyle ve diğer parti manifestolarının başarısıyla el değiştirmiştir. Süregelen Türk siyasi tarihi inanılmaz üzücü olaylara tanık olmuş ve geri dönüşü olmayan kararlara mecbur bırakılmıştır. Demokrasi tarihte her zaman, masum olmayan ancak mağrur olan bir rolü oynamıştır. Keza; Jul Sezar kendi meclisinde bıçaklanmış, Adnan Menderes kendi askeri tarafından idam edilmiştir. Öyle ki 2. Abdülhamit’i büyük çabalar harcayarak desteklediği harp okulundan çıkan bir grup genç meşrutiyetin ilan edilmemesi sebebi ile devirmiştir. Feodal sistemlerdede aynı şekilde ihtilal,isyan gibi olaylar kanlı sonuçlara her daim sahne olmuştur. Ortak dünyamız her daim; karbon ayak izinin hesabını tutmadan iktidar devirmeye çalışan muhalifler, vatandaşına örnek olup onlara karbon ayak izini anlatmak yerine bundan para kazanan iktidarların hapsinde olmuştur. Ancak kimse karşısındakinin fikirlerine değer vermiyor, o fikri dinlemiyordur. Bu sebepten, açlık her kesimin korkulu rüyası olmaya devam ediyor, tokluk hissi doyumsuz bir hazza neden oluyordur. Kim bilir belki bir cuma gününün akşam ezanı okunmadan bütün bu kötü anıları unutturacak yeni çiçekler doğacaktır. Ancak bunun için, her ne olursa olsun karşımızdakinin fikirlerine kıymet vermeli, kendi eksikliklerimizi gururla taşıyıp onları herkesten destek alarak tamamlamalıyız. Projelerimizi dönemlik, randımana dayalı bir düzende hazırlayıp, fayda-değer niteliğinde daha fazla ileriye gidemediğimiz yerde bayrağı gururla ve fikirlerle devretmeliyiz. Ancak bu şekilde henüz hiç kimsenin ulaşamadığı veya ulaştığını zannettiği, Muhasır medeniyetler seviyesine ulaşabiliriz. Unutmayın, önemli olan dinlemek, kritik olan ise anlayabilmek. Aydın yarınların ışığına bilmukabele ruhumuzu saglığa ve iyiliğe teslim etmek gayesi, kalplerimizi saran altın kaftanlar olmalıdır.